Kocasından Gizli Yatak Odasında Islak Amını Parmaklayan Doyumsuz Evli Eskişehir Kaşarı

Yaş Sınırı!
Sitedeki videoları izleyebilmeniz için +18 yaşından büyük olduğunuzu doğrulamalısınız.

Kocasından Gizli Yatak Odasında Islak Amını Parmaklayan Doyumsuz Evli Eskişehir Kaşarı; İşyerinden bir eğitim semineri için üç kişi İstanbul’a gideceğimiz bildirildi. Çarşamba akşamı hareket edecek, dört günlük eğitimden sonra pazar gecesi tekrar dönecektik.

Akşam durumu eşime bildirdiğimde sertçe “gidemezsin” dedi. Aslında ben de gitmek istemiyordum. Buna rağmen kocamın bu erkek egemen tavrına sinirlendim ve tartışmaya başladık. Bunun bir iş gezisi yanı sıra eğitim olduğunu ve kariyerim için mecbur olduğumu belirterek kesinlikle gideceğimi söyledim. Sonraki iki gün boyunca düşman gibiydik. Çarşamba akşamı eve gelip hızla hazırlandım.

Tam çıkmak üzereyken eşim eve geldi. Soğukça selamlayıp:

“Yorgunum, seni götüremem. Taksiyle gidersin. İnince beni aramayı unutma, hayırlı yolculuklar…” dedi.

“Teşekkür ederim. Otelin numarasını oraya yazdım. Kafamı dinleyeceğim hazır sen yanımda değilken.. Çok merak edersen ararsın.” diye sertçe cevapladım ve öpüşmeden ayrıldık.

Bu arada 32 yaşında, her yerde erkeklerin ilgisini çekmeyi başaran bir fiziğe sahip, hafif balıketi bir kadınım. Bir yerde kocamın bu kıskançlık gösterisine hak vermiyor değildim. Yine de ona bu hareketinin hesabını sorma duygusu ağır basıyordu. Uçaktan indiğimizde görevli personelce karşılanıp otele bırakıldık.

Otel güzel ve merkezi bir yerdeydi. Diğer arkadaşlar erkek olduğu için onlar aynı odayı aldılar ve bana ayrı bir oda tahsis edildi. Ertesi gün yoğun bir programdan sonra otelimize döndük. İş arkadaşlarım dolaşmaya çıkacaklardı. Ben otelde kalacağımı söyleyince ayrıldılar. Akşam yemekten odama çıkınca resepsiyon eşimin aradığını bildirdi.

“Hayırdır, cebimi aramadın?”

“Sen de inince dün beni aramadın.

”Eğleniyor musun bari?”

”Hala orda mıyız? Buraya iş için geldim ve şu anda da dinlenmek için odamdayım. Yoğun olduğumu bildiğin halde bana destek olacağına, moral vereceğine, evde olduğu gibi burada da beni daha çok yoruyorsun. Böyle tavır yapacaksan ben dönene kadar arama beni… İkimiz de sakinleşiriz bu arada”

“Ben arkadaşlarla yemeğe gidiyorum. Evde uğraşamayacağım. Akşamları dışarıda olacağım ben de sen dönene dek, bir daha rahatsız da etmem. İyi eğlenceler…” dedi ve cevap vermemi bile beklemeden kapattı.

Bu kıskançlık damarı o kadar kızdırmıştı ki beni… Kendisi seyahatteyken benim tutumumla eşiminki tamamen zıttı. Sakinleşmek için duşa girdim. Kesmeyince giyinip lobiye indim. Otel bile boğucu gelmeye başlamıştı. Çıkıp yürürken yakınlarda hoş bir bar gördüm. Biraz kalabalıktı ama barda manzaralı bir köşe bulup tabureye yerleştim.

Yalnız başıma hiç böyle yerlere gelmediğim için ya dışarıya, ya da önüme bakıyordum. Barmenden bir votka-portakal istedim. Soğukluğu ve sertliği hoşuma gitmişti. Hiç adetim olmadığı halde ikincisini söyledim.

O sırada birinin beni izlediğini hissedip döndüm. Dört beş tabure ilerideki adam benim ona baktığımı fark edince çekinerek hemen gözlerini kaçırdı. Ben içkimle oynarken o çaktırmadan beni izliyordu.

Ben de o fark etmeden barın ardındaki aynadan onu incelemeye başladım. Hoş, 30-35 yaşlarında temiz yüzlü yakışıklı denmese de çekici bir adamdı. Hafif toplu bir yüzü gömleğinin altından anlaşıldığı kadarıyla atletik değilse de formda bir vücudu vardı. Bulunduğum yerden kalçalarını göremiyordum.

Birden bu yabancıyı alıcı gözle süzdüğümü fark edip hem utandım hem şaşırdım. O sırada buna kocamın yaptıklarının sebep olduğunu düşündüm ve her yerimi bir öfke sardı tekrar…

Madem o kadar güvenmiyordu bana görürdü gününü… Kocamı hiç aldatmamıştım ve aldatmayacaktım ama bir yabancıyla flört etmenin bana iyi geleceğini düşündüm. Ayrıca kocam bilmese de bu onun için iyi bir intikam olacaktı.

Kesin kararımı vermiştim. Sıra bu yabancıyla tanışmaya gelmişti. Muhtemelen nezaketinden kaynaklanan çekingenlikle ilk hareket ondan gelmeyecekti. İçkimi bitirip çantamı aldım ve kalktım.

Sanırım gittiğimi düşündüğü için yüzünden hafif bir sıkıntı ifadesi geçer gibi oldu. Bu hoşuma gitmişti benimle ilgileniyordu demek… Lavaboya doğru giderken kalçalarımı hafif hafif kırıtarak yürüdüm.

Boy aynasında şöyle bir kendimi süzdüğümde aceleyle hafif dağınık topladığım topuzumdan alnıma ve enseme dökülen dalgalı kestane saçlarım, beyaz plili gömleğim, saçıma uyan kahve tonlardaki eteğim ve yüksek topuklu ayakkabılarımla orta yaşlı evli bir kadından çok işten sonra eğlenmeye çıkmış özgür bir kadın havası taşıdığıma kanaat getirdim.

Tekrar bara döndüğümde eski yerim dolmuştu. Yabancının yanı ise hala boştu. Arkası dönük olduğu için geldiğimi fark etmemişti. Ve laf aramızda az önce göremediğim kalçaları da gergin, kaslı haliyle dikkatimi çekti nedense, çok iyi duruyordu. Tabureye uzanarak:

“Affedersiniz, burası müsaitse oturmamın sakıncası var mı?” dedim. Şaşkınlıkla döndü ve beni görünce:

“Elbette buyurun” diyerek yine şaşkın bir tavırla yerinde kıpırdandı ve tabureyi benim için düzeltti. Sesi de kendisi gibi hoştu. Oturup gülümsedim.

O da karşılık verip bardağını izlemeye başladı. Özellikle barmenin duyamayacağı ve göremeyeceği bir anda içki istemek için seslendim. İkinci kez seslendiğimde “Ben yardımcı olayım sakıncası yoksa…” dedi ve barmene seslendi. Ne içeceğimi sorarak benim için votka-portakal istedi. İçkim geldiğinde “Sert içki seviyorsunuz sanırım” dedi ve sustu. Yine bardağına bakıyordu.

“Normalde pek bara gelmem ve bu tür içkiler içmem. İş için İstanbul’dayım. Biraz sıkılınca otelden çıktım ve işte!” dedim.

“Az önce lavabodayken yerime başkası geçmiş ben de güven verici ve dürüst duruşunuzdan etkilenerek sizi rahatsız ettim kusura bakmayın. İnsan tanımadığı bir şehirde hele yalnız bir kadınsa ister istemez ürkek oluyor.”

“Teşekkür ederim. İltifat addediyorum bu sözlerinizi ve siz güvenle otelinize ulaşana kadar kavalyeniz olmama izin verirseniz sevinirim. Adım Barış leydim…” dedi gülümseyerek centilmence bir reverans yaptı eli ve başı ile… Bir kahkaha atıp:

“Ah yanılmamışım gerçek bir Şövalyesiniz siz! Adım Buse…” dedim.

Uzattığım elimi nezaketle öptü. Espri ve neşe dolu bir sohbete daldık. Bu arada ben üçüncü votkamı içiyordum ve çakırkeyif olmuştum. Konuşurken birbirimizin gözlerine bakıyor, güldüğümde farkında olmadan dizlerine vuruyor veya kolundan tutarak dengemi koruyordum. Üst üste attığım bacağımı sallarken sürekli Barış’ın ayağına çarptığımı fark ettim ve diğer bacaklarımız birbirine bitişik duruyordu.

Bakışlarım pantolonunun önüne kaydığında içim yanmaya başladı. Barış baktığımı fark etmemişti, kızardığımı görünce:

“İyi misin?”

“Evet” gülümsedim “Alkolden ve gülmekten sıcak bastı galiba. Sanırım şuradaki masaya geçsek iyi olacak…”

Birlikte ayağa kalktık. Ben gömleğimi ve eteğimi düzeltirken arzulu bir şekilde beni izlediğini fark edebiliyordum. Birkaç adım sonra hafif hafif başım dönünce teklifsizce koluna girdim. Hem şaşırmış hem mutlu olmuştu. Biraz sonra slow müzikler başlamıştı ve pistte çiftler geziniyordu. Barış içkisini yudumlayıp

“Dans sever misin?” diye sordu. Biraz kendime gelmiştim.

“En azından bunu size borçluyum sevgili koruyucum…” diyerek gülümsedim.

Elimden tutup beni kaldırdı ve mesafeli bir şekilde dansa başladık. Eşimle dans etmeyeli çok olmuştu ve özlediğimi fark ettim bu duyguyu… Bunları düşünürken yaklaşıp başımı Barış’ın göğsüne koymuştum. O da bir elini belime diğerini omzuma alıp samimi bir şekilde sarmıştı beni…

Kabaran erkekliğini hissedince şu anda eşimle dans etmediğimi hatırladım aniden. Ama içim ısınmaya başlamıştı. Çok güzel vakit geçiriyordum uzun süredir. Hem flört etmeye karar vermemiş miydim bu gece?

Kendi kendime gülümseyip biraz daha sokuldum Barış’a. Vücudunun ve parfümünün kokusu erkeksi ve tahrik edici geliyordu. Saçlarıma dokunup çok güzel olduğunu fısıldadı. Kollarımı boynuna dolayıp gözlerine bakarak teşekkür ettim. Bakışları tutkuluydu, erkekliği kendini hissettiriyordu ve içimde bir ılıklık, yanma başlamıştı.

“Oturalım mı artık?” dediğimde biraz isteksizce ayrılıp masamıza döndük. Barış’ın içkisi biterken biraz daha sohbet ettik ama ikimizin de birbirimizi istediği ve açık etmediği esprili bir düelloydu bu kez sohbetimiz… Biraz sonra kalkıp çıktık.

“Arabam şurada, bırakayım mı seni?”

“Sevinirim aslında, yoruldum” dedim ve sokakta yürümeye başladık.

Topuğum kaldırıma takılınca koluna tutundum ve Barış da elimi yakaladı. Dengemi bulunca bu şekilde yürümeye devam ettik. Güvenli, huzurlu ve arzulu hissediyordum onunla kendimi…

Aracın kapısını açtı bana. Otururken sağlam bir frikik vermiştim. öbür kapıya geçerken pantolonunun zorlandığı açıkça belliydi. Hoşuma gitmişti eşimden başkasının beni böyle arzuluyor olması… Otele doğru giderken onu izliyordum. Biraz utandığı belliydi. Neden baktığımı sordu:

“Özür dilerim rahatsız olman için değil. O kadar iyi davrandın ve güzel bir gece yaşattın ki bana o yüzden…” Otele yaklaşınca

“Biraz geride duralım. Arkadaşlarıma laf anlatmakla uğraşamam bu saatte…” diyerek gülümsedim. Durunca vitesteki elinin üzerine elimi koydum ve “Her şey için teşekkür ederim” diye fısıldayarak gülümsedim.

O bana, ben ona eğildiğimiz o sihirli anda, nasıl olduğunu anlayamadan dudaklarımız birbirine değiverdi. Sanki ikimizi birbirimize çeken şiddetli bir akım vardı aramızda… O kadar sıcak ve tatlı bir öpüşü vardı ki alt dudağımı hafifçe emerken dili ıslak ve sıcak, yanarak ağzımın içine kayıyordu.